Milano...
Dün 16.00 sıralarında varmıştık
Milano Merkez tren istasyonuna. Gittiğim her büyük şehrin beni biraz korkutan,
biraz da boğan niteliği burada da kendini gösterdi ve bu şehir istasyondan
çıkar çıkmaz bana bir Ankara havası savurdu. Elimizdeki tarif ve göstergeler
doğrultusunda 17.00 civarlarında hostelimize varıp odamıza yerleşmiştik. Biraz
dinlenip, dışarıda bir şeyler yiyip şehre genel bir bakış atmaya karar
vermiştik. Yağmur yağıyordu bizi sırılsıklam edebilecek kadar. Sokaklarda
dolaşırken önümüze çıkan Bangledeş kökenli
bir beyfendiye Milano’da bize bir şeyler yiyebilmek için öneride
bulunmasını istemiştik ve bize önerdiği İstanbul kebapçısına doğru yol
almıştık. Yalnız artık kebap yemek istemiyorduk evet ve bu dükkanda başka bir
şey olmadığını öğrenince Hatice’yle restoran arayışımıza devam etmiştik. Ve
restoran arayışımız gene bir Türk restoranında son bulmuştu. Burayı bulduğumzda
sanki cennetten bir köşe bulmuş insanların sevinciyle bir yandan yemekleri
inceliyor, bir yandan da restorandaki 2 Türkle insanımızın hasretini
gideriyorduk. Ve İtalya’daki ikinci pizzamı burada yemiştim. Evet yemeğimizi
yeyip oradan da ayrılmıştık ve hostelimize dönmüştük. Yarın ne yapacağımızın
planını yapmış ve ertesi gününde Milano’nun ünlü Duomo’sunu ve sokaklarını
gezip veda etmiştik bu şehre. Bekle bizi Venedik!.. J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder