14 Temmuz 2017 Cuma

BOSNA-HERSEK'TE BİR MİNİK

Sevgili oğlum,

Evet sen her an yeni bir şey yapmaya gebesin ve her an bizi şaşırtabiliyorsun. Hızlı ve şaşırtan bir gelişim sürecin var ve artık sanırım seninle alakalı gelişmeleri unutma ihtimalim artıyor. Şunu unutmadan yazayım: aylardır beklediğimiz dişin sonunda 13. ayında çıktı. Ve bir oh çektik :) 3 altta ve 3 üstte olmak üzere 6 tane dişin çıktı bir anda ve hala da öyle.

Gelgelelim asıl konumuza. Bu yazıyı yazma sebebim senin için ilk olan bir olay daha gerçekleşti: Bir yurt dışı gezisi. Hollanda’ya gitmek üzere çıkarttığımız, fakat diplomatik sebeplerle gidemediğimiz Hollanda’dan bize kalan, pasaportlar olmuştu. Ve vizesiz gidebileceğimiz bir ülkeye gitmeye karar vermiştik: Bosna Hersek. Daha yaşına yeni girmişken pasaportun vardı. Ve ben sana bu yüzden özeniyorum :)

Neyse sana 6 Temmuz-10 Temmuz 2017 Bosna Hersek gezimizden, gözlem ve izlenimlerimden, seninle seyahatin nasıl olduğundan kısaca bahsetmek istiyorum.

Öncelikle uçuş öncesi içinde kart, kitaplar, ponponlar ve çeşitli oyuncakların ve atıştırmalıkların bulunduğu bir oyun çantası hazırlamıştım. Tabi uçakta bunlar seni ancak yarım saat oyalayabildi. Sonrasında üst düzey merak duygunla her yeri keşfetme çaban ve koltukta seninle cebelleşmelerimiz oldu J Neyse ki yaklaşık 2 saatlik bir yolculuktu ve kazasız belasız varmıştık Saraybosna’ya.

Saraybosna’ya ilk vardığımızda merkeze inip biraz dolaştık. Havalimanına indiğimizde kiraladığımız arabayı aldık ve sen gene hiç sevmediğin o oto koltuğuna oturmaktan kurtulamamıştın. Seni orda tutmak için gittiğimiz yollar boyu şarkılar söylemiştik.

Nedense hiç yabancı bir ülkeye gelmiş gibi hissetmiyordum kendimi. Her yer Osmanlı eserleri ile doluydu ve camiler şehri bize yakın kılıyordu. Saraybosna’da 2 gün kaldık(ApartmentBob’da) ve başlıca gezdiğimiz yerler:

1.    Başçarşı
2.    Sebil ( En çok keyif aldığın şey bu sebilin önünde kuşlara yem atmak ve onların peşinde koşmak oldu. Turistlerle güzel muhabbetler kurdun orda.)
3.    Gazi Hüsrev Bey Camii(Baban burda Cuma namazını kıldı, hala capcanlı ve aktif bir camii.)
4.    Vrelo Bosne(Harika bir tabiat parkı)
5.    Morića Han(Güzel bir Bosna kahvesi için en güzel mekan
6.    Latin Köprüsü(Avusturya Macaristan İmparatorluğu veliaht Arşidükü Franz Ferdinand ve eşi Sofiya burda öldürülmüş ve Birinci Dünya Savaşı başlangıcına neden kıvılcım ateşlenmişti.)
7.    Sırp Ortodoks Katedrali
8.    Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesi ve Medresesi
9.    İnat Evi
10.Sacred Heart Kathedrali
11.Umut Tüneli(Savaş tarafı her tarafı kuşatılmış Bosna halkını havaalanına bağlayan ve yaralı ve hastaların geçip hayata tutunmasını sağlayan tünel)
12.Milli Kütüphane
13.Saat Kulesi
14. At Meydanı Parkı




           




Şehir hala savaşın izlerini taşıyordu ve birçok evde savaşın acısı ve izi vardı. Yaşanan zulmün tarifi çok zordu. Bosnalı Müslümanlar bize çok yakın ve saygıyla davranıyorlardı. Hala Osmanlı’nın özlemi vardı gözlerinde.

2 günlük Saraybosna gezisi sonrası Mostar’a geçmiştik. Mostar’a giderken yol boyu Neretva Nehri’nin büyüleyici güzelliği bizimleydi. Mostar’da kalacağımız yere geldik(Guest House Nova).

Mostar’da gezdiğimiz başlıca yerler:

1.    Mostar Köprüsü(mükemmel bir yapı)
2.    Koski Mehmet Paşa Camii
3.    Katolik Katedrali

Mostar’da kaldığımız süre boyunca ayrıca çevre şehirleri dolaştık ve gittiğimiz yerler tam anlamıyla bizi büyüledi.

1.    Poçitel Köyü(Tarihte Osmanlı’nın sınır köyü,tüm mimari taş yapı)
2.    Alperenler Tekkesi(Gene Osmanlı’nın kayaların ve nehrin dibine kurmuş olduğu maneviyat yüklü tekke)
3.    Kravica şelaleleri(Burda baban ve sen göle girdiniz, göl sanki kutsal,ayinsel suları andırıyordu uzaktan bakıldığında ve bu da çok güzel bir deneyim oldu.)
4.    Eco Village Boracko Jezero(Burası tamamen spontane gittiğimiz, merkeze bir hayli uzak doğal kamp alanlarından biriydi. Tamamen orman, nehir ve doğayla baş başa harika bir yerdi.













Gezi boyunca, bebek arabasında, kanguruda ve yürüyerek yol aldık seninle. En çok zorlandığımız konulardan biri restoranlarda mama sandalyesinin olmamasıydı. Gezi boyu sadece 2 restoranda bulabildik.

Ve evet neler yedik geleneksel olarak:

1.    Tabiki de Boşnak böreği
2.    Ćevabi(ć: ç diye okunuyor.) Tekirdağ köftesine benzer bir yemek ama oldukça lezzetli.
3.    Türk yemekleri ve çayı :)


Yol boyu gezerken dikkatimizi en çok çeken şey Osmanlı’nın ayak bastığı her yere su sebili yapmış olmasıydı. Ve bunun hikmetini 38 derece sıcakta daha iyi anladık ve ecdada bol bol dua ettik. Şimdilik sana anlatacaklarım bu kadar. İnşallah büyüdüğünde tekrardan gelip tüm bunları ve daha fazlasını yaşayabilirsin oğlum.

5 Mart 2017 Pazar

Yazmak anıların en güzel dostudur!

Sevgili oğlum,

Zaman öyle hızlı akıp gidiyor ki... Ve sen öyle hızlı büyüyorsun ki.. Daha şimdiden ne zaman ne yaptığını unutmaya başladım,herşey öyle şaşırtıcı ve güzel ki sana dair.. Bak şimdilerde tam 10 aylıksın ve  yürüme çabaların var. Bir yerlere tutunarak yürüyebiliyor,kısa bir süre de olsa ayakta bir yere tutunmadan durabiliyorsun. Henüz dişlerin çıkmadı.Her huysuzluğunu buna bağlıyoruz o yüzden hala.Yemeklerini kendi kendine baya güzel yiyorsun maşallah,elinle tabi. Ama 3-4 gündür çatalı bir yere batırıp verdiğimde onu da çok güzel kullanmaya başladın. Bir de pipeti kullanmayı öğrendin kimi zaman oyun yapıp karşı tarafa üfleyip oyun yapsan da..
Yanımda yatarken nasıl bu kadar güzel olabileceğini düşünüp tefekküre dalıyorum çokça. Babanın tahtını çok hızlı kaptın,onu yerinden de ettin :) 
Canım oğlum annenin hafızası çok iyi değil,hızlı unutuyor olayları,hissettiklerini hatırlayabiliyor hep. O yüzden yazıklarına çok kıymet veriyor,inşallah sen büyüyene kadar kaybetmez bunları.
Her gün şükrederek geçirmeyi nasip etsin Allah bize. Sen hep gül,güller saç dünyaya inşallah.

20 Kasım 2016 Pazar

İnsan bu!Zamanla yarışır.

Zamanın böyle hızlı geçmesine,bu kadar hızlı yaşlanıyor olmama,en kötüsü de bunun farkında olmaktan ötürü bundan oldukça elem duymayla geçiyor günlerim. Sanki zaman koşuyor,koşuyor da ben onu bir yerinden yakalamak için ter döküyor gibi hissediyorum çoğu kez. Bunu hissetmem sanırım yapmak istediklerimi yetiştirememe kaygısından kaynaklanıyor biraz da. Önümde yapılacak dağ gibi iş,okunacak dağ gibi kitap var gibi..Bana kendimi verimli hissettirecek auraya ulaşma telaşı herhalde. Ertelenmemiş yarınlar diliyorum kendime. Zaman,kaçan kovalanır,artık sıra bende olsun. Ben kaçayım,sen yakala!



31 Mayıs 2016 Salı

Sevgili oğlum-31.05.2016

Sevgili oğlum sana anlatacak çok şey var ama ben şimdilik sadece şimdiyi,bugünü anlatayım sana. Bugün seninle ilk gezintimize çıktık diyebiliriz. 15 Mayıs'ta,sen henüz çok küçükken,babanın sınıf arkadaşı Bilge'nin düğününe gitmiş ve ardından anneannenleri ziyarete çıkmıştık. Fakat bu keyfi ilk gezimizdi. Bahçeşehir Parkı yakınlarında babanın bir işi vardı ve bizi oraya bıraktı ve birkaç saat boyunca doğayla baş başa yürüdük,huzurlu ve güzel bir gezinti oldu. İnşallah böyle anlatacak bol bol hatıramız olur..

31.05.2016


27 Mayıs 2016 Cuma

Yalnızlık Ömür Boyu

Bazen gidecek hiçbir yer bulamazsınız,derdinizi anlatacak kimse bulamazsınız ya öyle bir zaman işte... Uzun süredir yazmıyorum. Öyle çok şey değişti ki hayatımda.İnsan ya da çok mutluyken ya da çok üzgünken yazar derim hep kendi kendime.En azından bende böyle nüksediyor bir şeyler. Sizi anlayan insanlar çok uzaklardaysa,belki de bir kalem,bir defter,bir blog sayfası size yoldaş olabilir. O zaman hayatta en vazgeçenediğim şeyin özgürlük olduğunu söylemeliyim sana sevgili blog. Bu vazgeçilmez şeyden uzaklaşmak beni hırçın ce mutsuz kılıyor.Beni özgürlük alanımdan uzaklaştıran herkesten ben de bir parça uzaklaşıyorum,bu elimde değil! Sırf bu sebepten yalnızlığı çok seviyorum. Yalnızken kimse alanınıza dokunamaz,yaklaşamaz. 
Ama yalnızlık bile lüks artık benim hayatımda. Yalnızlığı seçme hakkım bile olmuyor çoğu kez. İşte ben bu yüzden mutsuzum sevgili blog. 

15 Ocak 2016 Cuma

Değişmeyen tek şey..

Ne kadar çok şey var her an,her saniye,her geçen gün değişen hayatımızda. Büyüdüm,öğretmen oldum,evlendim ve şu anda bir bebek bekliyorum. Yazarken ne kısa yaşarken ne uzun herşey,bazen de tam tersi aslında.. "Okumak" da "yazmak" da en kutsal eylemler arasında.. Yazmak için yaşamak ve hissetmek gerek,yazmak için gel-git'ler,iniş-çıkış'lar gerek..

...

12 Eylül 2014 Cuma

ŞANLIURFA/ SU-RUÇ

ŞANLIURFA
Su-ruç

Neresidir? Nasıldır? Çok mu korkunçtur? Aman Allah’ım doğuya mı atandım? Orda başımıza neler gelir? Orda hayat var mıdır? Oralarda hayat çok mu dull? Oralarda insanlar çok mu yavan? Oralarda yollar çok mu dar? Bla bla bla…

Toplumsalız bizler elbet. Ve hepimizin var birçok ‘nereye atandın?’ diye soranı. Bu soruya sonucumu öğrendikten sonra verdiğim cevaplar sonucu aldığım geri bildirimleri aslında paylaşmak isterdim ama bunu yapmayacağım. Batıdaki insanların doğuyla ilgili yorumları az çok tahmin edilebilir Türkiye sınırları içinde.

Eylül 2014.. 26 tercihimin tam ortasından vurarak 13. tercihimle İngilizce öğretmeni olarak yerleştiğim okuluma gelmek için önce bilmeliydim nereye gideceğimi, bilmeliydim nelerle yüzleşeceğimi. Bu yazıda bulacağınız benim gözümle görülmüş bir Suruç. Neden yazdım peki bunu ben? Bilmediğinin düşmanı olan biz insanoğluna bazı şeyleri bilinir kılmak için diyebiliriz sanırım buna.  Batıdan doğuya olan bu hareketliliğin sonuçlarını, getirdiklerini, götürdüklerini hep beraber yeni sene tecrübe edebilelim diye çağırıyorum yeni insanları yanıma J

İlçeye ilk girdiğimde 50.000lerde gösteren nüfus tabelası sene sonuna doğru 100.000leri göstermeye başladı. Bunun bir kısmını Suriye’den bölgeye yapılan göçlere yormak da mümkündür. Evet ilçenin Suriye’ye sınır olan bir konumda bulunması da muhtemel manada sizi korkutacak ve tedirgin edecektir. Lakin bu konuda içinizi ferah tutmalısınız, şöyle ki sınırın iki tarafında da aynı ırka mensup insanlar yaşamakta ve bu sebeple aralarında düşmanlığın aksine yardımlaşma söz konusu olmaktadır.

Urfa’ya atandım dediğimde %99 değil %100 herkesin verdiği ilk tepki yemek üzerine olmuştu, buna sakın şaşırmayın J Belki de hiçbir yerde bu kadar güzel ciğer, çiğ köfte yiyemeyeceksiniz. Belki hiçbir yerde bu kadar güzel ayran içemeyecek, değişik lezzetler tatma şansı elde edemeyeceksiniz.

Şanlıurfa merkeze 46 km uzaklıkta, özellikle İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerden tercih edecekler için iki semt arası mesafe kadar, hem merkeze yakın hem ilçe sakinliğini veren, sizleri otobüs duraklarında, banka sıralarında, resmi dairelerde bekletmeyecek rahatlıkta bir ilçe.

Coğrafi manada Antep ve Urfa merkeze ziyadesiyle yakın, diğer doğu illerine de ulaşımı kolay, ucuz, sakin, güzel bir ilçe. Bu bağlamda Antep ve Urfa havaalanının ikisini de kullanmayı mümkün kılıyor. 2 tane havaalanı olan bir ilçe yani J Sizleri Fırat’ın suyuna, derinliğine götürüp, güneydoğu turu yapmanızı mümkün kılar. Fiziki manada gelişmemiş bir görünüm sunsa da buna takılmayın derim ben, nihayetinde bir yeri cennete çevirmek de gene bizim elimizde.

Aslında isminde saklı belki birçok mana. İsmi haykırıyor neyle imtihan olunmuş bir ilçe olduğunu. Susuzluğun çorak bırakmış olduğu topraklar eminim ki sizlere de film sahnelerini hatırlatacaktır.. Lakin bunları da aşmak için çeşitli projeler ortaya konmaya çalışılmaktadır.

Öğrenci profiline gelince!! İşte o konuda kendinizi kötüye hazırlayın. Kötü olması da gene bizim suçumuz onu unutmayın. Ama onların hala eti bizim kemiği ailelerin onu mutlak manada bilin. Size olan saygılarından da hiç şüphe etmeyin. Onlarla geçirdiğiniz derslerde tiyatro yaptıklarını düşünmeyin,sizi çok güldürecekler emin olun.

Yeni bir dil, yeni bir dünya olacak birçoğunuz için belki. Bu zenginliği görmek ve yaşamak, yeni bir ufuk kazanmak için bile gelinmeli, görülmeli. Hiçbir sosyal etkinliği yok belki de yeni insanlarla tanışma imkânı sunmaktan başka. Güzel arkadaşlıklar kurdurup, birçok şey paylaşabileceğiniz güzel insanlarla sizi tanıştıracağından eminim. Çok renkli, çok mübarek :) Kayıplarım var mı diye düşünüyorum, bulamıyorum.Buralar çok güzel! Hadi gelin bekliyoruz!