10 Şubat 2013 Pazar

Firenze...

Dün akşam varmıştık Firenze’deki hostelimize ve şükür ki hostelimizi bir hayli kolay bulmuştuk. Hostele doğru giderken Arno Nehri, şehre ilk bakışta aşık olmayı bize bahşetmişti bile daha ilk geceden. Her gece yatmadan önce kararlaştırdığımız ama hiçbir vakit uygulayamadığımız gibi evet bugün de çok erken kalkamamıştık. Kahvaltımızı yapıp öğlene doğru başladık bu ‘İtalya Rönesans’ının başladığı sanat ve sanatçılar şehrini gezmeye.. Kentler de insanlar gibidir, size verdiği ilk izlenim o kentle olan ilişkinizi gezintiniz boyunca etkiler ve evet Firenze’ye ayak basar basmaz, her bir karesi sanatçısının emeğini haykıran onlarca muhteşem eser ve kenti ikiye ayıran Arno Nehri’nin muhteşem asaleti, bu tarih kokan şehri ikimize de çok sevdirmişti. Bu vakitlerde özellikle İstanbul’da yapılan yeni yapıları düşünüyor ve kahroluyorum daha da çok. Sanat ve emekten uzak her şey ruhunu kaybeder ve İstanbul gibi bir kente ruhunu kaybettirenlerin vicdanlarını nereye bıraktıklarını düşünüyorum İtalya’daki çoğu kentte dolaşırken.. Her eser emeği ölçüsünde değer kazanıyor ve evet Firenze’deki her yapı insana o emeği haykıran bir nitelikte. Burada bir de Maraton macerasına yakalandık. Maraton, müzik, insanlardaki coşku… Bu şehir hayatı yaşanılır kılan türden…

25 Kasım





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder