Dün akşam varmıştık Firenze’deki
hostelimize ve şükür ki hostelimizi bir hayli kolay bulmuştuk. Hostele doğru
giderken Arno Nehri, şehre ilk bakışta aşık olmayı bize bahşetmişti bile daha
ilk geceden. Her gece yatmadan önce kararlaştırdığımız ama hiçbir vakit
uygulayamadığımız gibi evet bugün de çok erken kalkamamıştık. Kahvaltımızı
yapıp öğlene doğru başladık bu ‘İtalya Rönesans’ının başladığı sanat ve
sanatçılar şehrini gezmeye.. Kentler de insanlar gibidir, size verdiği ilk
izlenim o kentle olan ilişkinizi gezintiniz boyunca etkiler ve evet Firenze’ye
ayak basar basmaz, her bir karesi sanatçısının emeğini haykıran onlarca
muhteşem eser ve kenti ikiye ayıran Arno Nehri’nin muhteşem asaleti, bu tarih
kokan şehri ikimize de çok sevdirmişti. Bu vakitlerde özellikle İstanbul’da
yapılan yeni yapıları düşünüyor ve kahroluyorum daha da çok. Sanat ve emekten
uzak her şey ruhunu kaybeder ve İstanbul gibi bir kente ruhunu kaybettirenlerin
vicdanlarını nereye bıraktıklarını düşünüyorum İtalya’daki çoğu kentte
dolaşırken.. Her eser emeği ölçüsünde değer kazanıyor ve evet Firenze’deki her
yapı insana o emeği haykıran bir nitelikte. Burada bir de Maraton macerasına
yakalandık. Maraton, müzik, insanlardaki coşku… Bu şehir hayatı yaşanılır kılan
türden…
25 Kasım
25 Kasım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder