18 Kasım 2012 Pazar

Urbino


Tam 2 ay oldu evet bu nasıl olduğunu tanımlamakta hala zorlandığım ülkeye, şehre geleli… Hayat insanı hiç tahmin edemediği yerlere sürükleyiveriyor ve bizler yazgımızı şaşkınlıkla izlemekle yetinip, olayları sebep-sonuç ilişkisine bağlama çabasına giren aciz kullar olarak hayata tutunuyoruz. Evet 2 ay… Buraya geldiğim ilk günkü hissiyat hala kafamda capcanlı ve taze. Ve şunu anlıyorum ki, acı da çeksek doyasıya, ağzımız kulaklarımıza varana kadar eğlensek de bu hayat geçiyor ve geçen her saniyenin benliğimize olumlu bir katkıda bulunmasını sağlama çabası içinde olmak sanırım bu hayatı anlamlı kılıyor. Uzun zamandır yazmıyorum, yazamıyorum, tembellik diyelim, zamansızlık diyelim, ne dersek diyelim. Bu iki ay bana elbette birçok şey öğretti. Bir kere Avrupalılarla ilgili okuduğum, duyduğum şeylerin gerçekliğini gördüm ve bu bana garip gelse de bazı şeylere şaşırdım. Olamaz dedim ve ben bunları sadece efsane niyetine abartı olarak dinlerdim dedim kendi kendime. Burada hayata çok başka pencerelerden bakıyorsun işte. Bu insanlar bana sanki hiç dertleri yokmuş gibi görünürken içten içe kendi ülkemi, kendi şehrimi, kendimi sorgulama içerisine giriyor ve çok karmaşık bir dünyanın içine giriveriyorum. Okuldan yurda gidiş-dönüş yaptığım o 1 saatlik yürüyüş sanki ben sorgulayayım, hayal kurayım, kendimi kaybedeyim diye hayatımın içine konulmuş bir eylem gibi. Evet burada hayat sakin burada herkes sakin, burada eğlence ve alkolün etkisiyle atılan çığlıklardan başka çığlık duymadım ben. Burada herkes mutlu sanki. Burada arabalar kaza yapmıyor sanki. Burada hayat pahalı sanki. Burada kışlar çok soğuk sanki. Burada din yok sanki. Burada görkemli kiliseler var sanki. Burada, burada… Buradan ayrılırken burası hakkında ne düşüneceğimi ziyadesiyle merak ediyorum ve gerçekten hayata anlam vermekte artık daha çok zorlanıyorum...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder